28 Ekim 2009 Çarşamba

YÖK Üniversitelerde Sermayenin Egemenliğini Arttıracak Bir Kurul Tanımlıyor!

Yükseköğretim Kurulu (YÖK) eğitimin piyasalaştırılması ve üniversitelerin sermayenin ihtiyaçlarına göre şekillendirilmesi çabasında bir adım daha atmanın hazırlığı içindedir. YÖK'ün hazırladığı "Yükseköğretim Kurumlarında Danışma Kurulları Kurulması Hakkında Yönetmelik Taslağı", Avrupa emperyalizminin eğitim alanındaki politikalarının ifadesi olan Bologna Süreci'nin gereklerinden biri olduğu gerekçesiyle, üniversitelerde danışma kurulları kurulmasını düzenliyor. Bu danışma kurullarında "üniversitenin fiziksel ve yapısal konuları, eğitim-öğretim ve araştırma program ve politikaları, üniversitenin gelişme stratejisi vb." konularında "dış paydaş"ların da görüş, öneri ve desteklerinin alınması hedefleniyor.

Kurulun üniversite içi "paydaşlarını" bir yana bırakarak "dış paydaş"larına baktığımızda, aslında amaçlananın sermayenin ve siyaset kurumlarının biçimlendireceği bir üniversite modeli olduğu açıkça anlaşılıyor. Dış paydaşların arasında o ildeki Sanayi ve Ticaret Odası başkanları ya da temsilcileri, ilin Belediyesi veya Büyükşehir Belediyesi Başkanı veya temsilcisi yer almakta. YÖK'ün rektörlere neredeyse sınırsız yetki tanıyan tek adamcı üniversite işleyiş modelinde, üniversitenin kendi bileşenleri olan öğretim üyeleri, elemanları, öğrenciler ve üniversite çalışanlarının üniversitenin işleyişinde, idaresinde, akademik faaliyetlerinde söz hakkı yokken dış paydaşlara söz verilecek olması, taslağın amacının üniversitelerin demokratikleştirilmesi olarak açıklanamayacağının da en açık göstergesi. Amaç, üniversitelerin akademik özerkliği tamamen yitirerek piyasa güçlerinin eline geçmesi ve doğrudan sermaye için çalıştırılmasıdır. Bu yönetmelik taslağıyla sermaye, üniversite üzerinde yasal olarak belirleyici hale getirilmek istenmektedir.

Türkiye Bologna sürecine 2001 yılında dahil olduktan sonra, sermaye sözcülerinin yükseköğretimde dönüşüm öngören raporları (TÜSİAD Yükseköğretim Raporu 2008) doğrultusunda vakıf üniversiteleriyle başlayan eğitimin ticarileştirilmesi YÖK'ün yeni uygulamalarıyla devam ediyor. YÖK'ün bu politikalarının nedeni, dünyada eğitime bakışın kâr odaklı hale gelmesi ve hizmet alanlarının sınırsızca sömürülmesi isteğidir. YÖK, Şubat 2007'de yayımladığı "Türkiye Yükseköğretim Stratejisi" raporunda, emperyalizmin eğitimle ilgili DTÖ, UNESCO, AB aracılığıyla gerçekleştirilen dönüşümlerini, küreselleşme ve piyasa ekonomisine geçiş olarak yorumlarken eğitimi kişisel bir yatırım, insan ve bilgiyi de sermaye olarak gören bakış açısını savunmakta, ülkelerin rekabet gücünü buna bağlamaktadır. Nitekim taslağın birinci maddesinde, yönetmeliğin amacının "faaliyetler açısından yüksek ve sürdürülebilir kalitede hizmetlerin sağlanabilmesinde daha rasyonel ve verimli sonuçlara ulaşabilmek" olduğunu okuduğumuzda, üniversite eğitiminin doğrudan "ticari hizmet" kavramıyla bir tutulduğunu da açıkça görebilmekteyiz.

Araştırma görevlilerinin iş güvencesini ortadan kaldıran, 50/d'lilerin 33/a'ya geçişlerini engelleyen yönetmelik; mesleği yapabilme yetkisinin başka kurumlarca verilmesinin yolunu açan diplomalara unvan yazılmaması uygulaması ve benzeri adımlarda olduğu gibi bu taslak çalışması da sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda eğitim yapacak, "şirketleşen" üniversite modeline bizi bir adım daha yaklaştırıyor.

Yükseköğretim yalnızca akademisyenleri ve öğrencileri değil, tüm toplumu ilgilendiren bir konudur. Bizler +İVME Dergisi sermayenin gereksinmediği bilginin üretilmediği, istihdam biçimlerinin sermayenin isteklerine uygun olarak değiştiği (50/d, esnek çalışma, taşeronlaştırma), bilimsel ilerlemeden ve kamu yararından çok kâr amacı güden yaklaşımın egemen olduğu, öğrencilerin de bu yaklaşım uyarınca insancıl değerlerden uzak, rekabetçi, kariyerist bireyler olarak yetiştirildiği bir yükseköğretim anlayışına karşıyız.

YÖK'ün bu yeni yönetmelik taslağında bizleri yakından ilgilendiren bir başka nokta daha var: Kurulmak istenen danışma kurullarının üyeleri arasında o ildeki TMMOB'ye bağlı meslek odalarının başkanları da bulunmaktadır. TMMOB'nin eğitim alanında bugüne kadar yaptığı tüm çalışmalarda eşit, parasız, bilimsel eğitim, özerk ve demokratik üniversite görüşü savunulmuştur; "üniversiteler üniversite bileşenlerinindir" denmiştir. Nitekim TMMOB 27 Ekim 2009 tarihinde yaptığı yazılı basın açıklamasıyla, YÖK yönetmelik taslağında tariflenen Danışma Kurullarının özerk-demokratik üniversite anlayışının çok uzağında olduğunu belirtmiş ve "hazırlanan yönetmeliğin bu şekilde yürürlüğe girmesi halinde Danışma Kurullarında yer almayacağını" duyurmuştur.

TMMOB bununla yetinmemeli, bilimden ve emekten yana olmanın gerektirdiği şekilde, üniversitelerde AB süreci kapsamında sermayenin egemenliğini kuracak bu kurullara ve tüm altbaşlıklarıyla üniversitelerin şirketleştirilmesi sürecine karşı yürütülen mücadelede daha etkin bir biçimde yer almalıdır.

Mühendislik, Mimarlık ve Planlamada
Artı İvme Dergisi

Etiketler: | | | | | | | | | |